İçeriğe geç

Hamt mi hamd mi ?

Hamt mi, Hamd mi?

Bazen bir kelime, insanın iç dünyasında yankılanan koca bir hikâyenin anahtarı olur. Bugün seninle paylaşmak istediğim hikâye de öyle bir kelimenin etrafında dönecek: “Hamt mi, hamd mi?”

Bir Akşamüstü Sohbeti

Güneş, dağların ardına çekilirken kahve kokusu yayıldı odaya. Elif, pencereden süzülen ışığın altında, sessizce kahvesini karıştırıyordu. Karşısında oturan Kerem ise, her zamanki gibi olayları çözümlemeye çalışan bir zihinle, derin bir tartışmanın ortasındaydı.

“Bence mesele basit,” dedi Kerem. “İnsan ya şükreder ya yakınır. Arası yok.”

Elif, yavaşça başını kaldırdı. “Belki de öyle değildir, Kerem. Belki insan bazen ne şükredebiliyor, ne de yakınabiliyor. O hâli bir çeşit hamlık değil midir?”

Hamt Hâli: Ham Olmanın Sessizliği

Kerem’in yüzünde kararsız bir ifade belirdi. Elif’in sözleri bir anlık sessizlikle yankılandı. Hamt hâli… Henüz olgunlaşmamış, iç dünyasında kaynayan duyguların kararsızlığında bir insan hâli…

Tıpkı ham bir meyve gibi, kabuğu sert, içi buruk ama içinde saklı bir tat barındırır. İnsan bazen öyledir. Acısını da sevincini de anlamlandıramaz. Ne şükredebilir, ne isyan edebilir. O anlarda hamdır insan; öğrenmenin, pişmenin, dönüşmenin eşiğindedir.

Elif, içten bir tebessümle devam etti:

“Belki de ‘hamt’ hâli kötü değildir. Çünkü orada bir arayış vardır. İnsan, hamken kendini keşfeder. Ama o hâlde kalırsa, işte o zaman kaybolur.”

Hamd’a Giden Yol: Kalbin Pişmesi

Kerem derin bir nefes aldı. Onun aklı çözümdeydi, Elif’in kalbi ise anlamda…

“Yani diyorsun ki,” dedi Kerem, “insan kendi içinde pişmeden şükretmeyi öğrenemez?”

Elif başını salladı.

“Hamd,” dedi yumuşak bir sesle, “pişmenin sesidir Kerem. İnsan, başına geleni sadece yaşamakla kalmaz; onun ardındaki hikmeti görmeye başladığında hamd eder. O zaman kalp olgunlaşır. O zaman insan, şikâyetin değil teslimiyetin sesini duyar.”

Kerem sustu. Çünkü Elif’in sözlerinde bir çözümden öte, bir derinlik vardı. Onun mühendis aklıyla ölçemediği o yer, kalbin ölçtüğü bir yerdi. Ve o gece ilk kez anladı; bazen çözüm, bir şeyleri onarmakta değil, bir şeyleri kabullenmekte gizlidir.

Erkek Akıl ve Kadın Kalp

Kerem’in zihni bir satranç tahtası gibiydi. Her duygunun karşı hamlesini arar, her sorunun bir formülünü bulmaya çalışırdı.

Elif ise bir denizdi. Dalgalarıyla konuşur, sessizliğinde bile duygular saklardı.

Kerem çözmek isterdi; Elif anlamak…

Bu farklılık, aralarındaki en büyük çatışma değil, en derin bağ olmuştu. Çünkü hamt hâlinden hamd hâline geçmek, akıl ile kalbin el ele vermesini gerektirirdi.

Kerem’in mantığı Elif’in sezgisiyle birleştiğinde, ikisi de anlamıştı: İnsan ancak kendini tanıdığında, yaşadıklarını kabul ettiğinde “hamd”e varabiliyor.

Sonuç: Hamt’tan Hamd’a Yolculuk

O akşam, kahveler bitti ama sohbet bitmedi. Kerem artık daha az konuşuyor, Elif’in gözlerine daha çok bakıyordu.

Belki o da anlamıştı:

Hamt, insanın içindeki çiğ hâlidir. Hayatın acılarını kabullenemediği, nedenleri sorguladığı zamandır.

Hamd ise olgunluktur. Yaşadıklarını bir anlamda, bir güzellikte eritebilmektir.

Ve insan, ancak hamlığını fark ettiğinde hamd edebilmeyi öğrenir.

Tıpkı ham meyvenin güneşte olgunlaşması gibi, kalp de acılarla, sabırla, sevgiyle pişer.

Elif’in sesi hâlâ kulağında yankılanıyordu:

“İnsan, olgunlaşmanın sırrını öğrendiğinde, hamt biter, hamd başlar.”

Belki sen de şu anda o yolculuktasın. Belki hamt hâlindesin, belki hamd’e yaklaştın. Fark etmez… Çünkü her hâl, seni kendine götüren bir adım.

Peki sen, şu anda neredesin? Hamt hâlinde mi, hamd hâlinde mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
tulipbetelexbett.netsplash